Yüzümüz dört ayrı kategoride yaşlanır:
Cildimizdeki güneş hasarı: Güneş ışınları cildimizde lekelere, elastik liflerin yıpranmasına ve hücre yaşlanmasına sebep olur.
Mimik kaslarının yarattığı kırışıklıklar: Göz çevresindeki kazayağı çizgileri, alındaki yatay çizgiler, kaş çatma çizgileri, ağız çevresindeki ince dikey çizgiler ve boyundaki bantlar aslında mimik kaslarının fazla veya sürekli kullanımı ile ortaya çıkan problemlerdir.
Yaşla ortaya çıkan cilt altı yumuşak dokuların erimesi: 30’lu yaşların göz çevresinde başlayan erime, 40’lı yaşlarda yanaklara, 50’li yaşlarda boyun cildine, 60’lı yaşlarda şakaklara ve ağız çevresine kadar yayılır. Ortaya çıkan şey apopitoz dene hücre ölümü ile yağ, cilt altı kollajen ve elastik liflerde bir erimedir.
Yerçekimi ve artan esneklikle oluşan sarkmalar: Cildin yapısının bozulması ve yerçekimi etkisi ile 40’lı yaşlarda üst göz kapakları ve kaşlar düşer, bunu orta yüz takip eder. Burun orta hatta fiks bir nokta olduğu için düşen yanaklar ağız kenarında nazolabial oluk dediğimiz katlantıyı belirginleştirir. Daha ilerde aynı dokular ağız kenarından çene üzerine doğru sakar, bu arada boyun ve gıdı da gevşer.
Bu semptomlar yıllar içinde ve sırasıyla birbiri üzerine eklenerek ortaya çıkar. Dolayısı ile yüzde yaşlanmayı tedavi edebilen tek bir işlem veya girişim yoktur. Uzun süre hiç bir müdahalede bulunmadan yaşlanmayı bekleyip sonra her şeyi birden düzelttirmeye çalışmak önerilen bir yaklaşım değildir. Zira ortaya çıkan bir sorun diğerini doğurabilir. Örneğin zamanla kaşların düşmesi istemsiz olarak alın kaslarının kaşı kaldırmak için kasılmasına yol açar, bu alında derin yatay çizgilerin oluşmasına sebep olur. Dolayısı ile en iyi strateji ortaya çıkan bulgulara fazla beklemeden müdahale etmektir.
Her bir kategoride uygulanabilecek işlem ve girişimler şöyle sıralanabilir:
+90 530 512 02 04